Kayıtlar

  "Sirkeyi kaynatsan olur mu şeker, cinsini siktiğim cinsine çeker!" Basit bir argo mu? Asla! Bu, "Anadolu İrfanı"nın ta kendisidir! 40+ yıldır kullanıp güldüğüm bu lafı, idrak etmem 40 yıl zaman aldı. Yakınlarımda birinin ailesinin, köyünde, "Fesatgiller" lakabı ile bilindiğini öğrendiğimde gülmüştüm. Eğlenceliydi. Fakat düşünün: Koca bir köyde, "Fesat" denince herkes evinizi gösteriyor kuşaklar boyunca! Sebepsiz olur mu? Ancak 40 yıl ve o kişiden sonraki kuşak boyunca gözlemleyince idrak edebildim hikmetini! * Bir babanın, öz oğluna; servete sahip olmayı saplantı haline getirmiş kendi babası hakkında, cenaze/bayram gibi bir aile ortamında, "Tuhaf adamdı Allah rahmet eylesin. Ne yedi, ne yedirdi" dediğine şahit oldum. Oğulun babasına, "bunu sen mi söylüyorsun?" gibi hayret ve acı ile bakışına ve babanın utançla gözlerini kaçırmasına da! Baba, sanıyorum babasından çektiklerinden dolayı o evladına, 15-16 yaşlarında iken, bir ka
  Mevlana'ya atfedilen "Kimse sana karşı değil herkes kendinden yana" sözünü çok görüyorum, uzun zamandır. Herşeyden önce, bu sözü Mevlana'dan okumadım. Belki dikkat etmemişimdir, hatırlamıyor olabilirim. Fakat, bana çok şüpheli geliyor. Mevlana bu sözü söylemiş olsa da, olmasa da, insanların bu sözü söyledikleri bağlamda söylemiş olması imkansız! Bu sözü kullananların çoğunun bağlamı dönüp dolaşıp, "sen de gel aramıza gir. sen de kazan"; "o olduğun yerde, hem bize karşı olacaksın, hem de sonra ağlayacaksın" anlamı taşıyor. Mevlana asla, "kendi çıkarı için, sadece güçlü ve kalabalık olmanın avantajıyla başkalarının hakkını yemeyi" mübah görüp teşvik etmez. Bu sözü Internet'de bir arayın. Kullanıldıkları bağlamları görün. Kur'an Ayetleri ile bile kullanıp, işi tam da söylediğim noktaya getirmeye çalışanlar var. Bu sözün bu kadar yaygın olmasının gerisinde de, siyasi parti, cemaat, çıkar grupları görüyorum. Vicdanları rahatsız. Ben
  EN/TR: There is only one absolute currency in every corner of The Universe: Joule!  We can measure any value, work, service, "cost", with energy.  A kilogram of wheat we buy, or a tea we bring to be kind to a person while working; cleaning the table ourselves after dinner, or even listening carefully a friend who has a problem and to look for a solution for his/her problem ...  All is measured by a single universal unit: "Energy"(Joule)  Wise people(bad or good, but wise) have always known this secret. This is the secret behind the US dollar being the reserve currency! Sadece dünya değil, kaniatın her köşesinde geçerli, mutlak, tek bir değer(para) birimi var: Joule! Her türlü değeri, işi, hizmeti, "bedeli", ancak enerji ile ölçebiliriz. Satın aldığımız bir kilo buğday ya da bir insana çalışırken kibarlık etmek için getirdiğimiz bir çay; ya da ailemizle yemek yediğimizde bir sefer de sofrayı kendimiz toplamamız, hatta derdi olan bir dostu dikkat kesilerek
  Clausewitz, "Savaşlar diplomasinin devamıdır" demişti. Doğru ama eksik ve eski. Modern savaşlar, "Tabiat kanunlarını hiçe sayan insan hırsına ket vurabilmek için kaçınılmaz gereklilikler" malesef. Aşırı tüketen ve aşırı üreyen insana engel olabilecek tek mahluk, yine insanın kendisi olunca, savaş kaçınılmaz oluyor. Öğrenciliğimde Malthus'u ilk okuduğumda kabullenememiş, kızmış idim. Yaş kemale erip, insanın ne olduğunu anladıkça, Malthus'un kendi gönlünden geçenleri değil; "Hakikat"in kendisini dillendirmeye çalıştığını düşünür oldum. Bu açıdan, literatüre girmelidir: "Tabiat kanunlarını hiçe sayan insan hırsına ket vurabilmek için kaçınılmaz gereklilikler" Şu anda savaşın Rusya-Ukrayna arasında gerçekleşiyor olması kimseyi yanıltmasın. Aslında, ABD-Çin arasında gerçekleşiyor. Ve bu savaşın gerçek sebebi, ABD'nin ve Çin'in aşırı nüfusları ve tüketimleri! Ve bu konuda, hiçbir ülke masum değil! Tüm ülkeler, marifetmiş gibi nüfusla

Ghana Günlükleri: Aşk Danışmanı: İlk müşterim bir peygamber

Resim
Ghana hakkındaki karamsar gözlemlerimi başka bir şekilde yazmaya karar verdim. Burada, neredeyse tüm ülkeyi baştan başa kat eden bir yol var. Ve bu yolun, abartmıyorum, bazı fotoğraflar da çektim, her 5 metresinde bir kilise “reklamı” mevcut. Müslümanlar da bu işe ayak uydurmuşlar. Onlar da din ile ilgili medrese vs. reklamı veriyorlar. Yine abartmıyorum, bu reklamların sayısı, iş ile ilgili reklamlardan fazla! Uzun uzadıya yorumlamak, İngiliz’i işin içine katmak vs. Hayatımın en azından şu evresinde, karamsarlıktan kaçınmaya çalışıyorum. Anlatmak istediklerimi anlatmanın, çok daha eğlenceli yolları olduğunun ve bunun aslında benim ait olduğum kültürün bir parçası olduğunu hatırladım. Neyse ... Burada Internetim de yok. Ben zaten Internet’siz zamanların çocuğuyum. Buradaki vaktimi, insanlığa daha faydalı nasıl geçirebilirim diye düşündüm. Ticaret pek anladığım bir iş değil. Hayır işi yapmanın daha doğru olacağına karar verdim. Bu civarın kendince en işlek restoranlarından birinin sahip

Bir Prof..Dr. bu hatayı yapabilir mi?

 Günlerdir, başvurmadığım yer kalmadı. Kendim aşılı olsam da, hukuki açıdan, zorunlu aşı uygulamasına karşı çıkanlardanım. Dün,bilimsel ünvanlarına güvenerek, Serhat FINDIK  ve  Fatma Kamiloğlu 'nun aşağıdaki videosunu paylaştım.Zira, son derece vahim iddialarda bulunuyorlar! Serhat Bey, o kadar ileri gidiyor ki, "Hukuki süreçlerde kendisini referans gösterebileceğimizi; davalara bilirkişi sıfatıyla katılabileceğini" izleyenlere ilan ediyor!Şimdi de, referans gösterilirse, neler olacağını görelim: Konuyu biraz derinlemesine araştırınca, en azından, "o aşıların içinde Grafen Oksid" bulunduğu iddiasının, Internet'de çok basit bir aramayla erişilebilecek en az 2 sitede çürütüldüğünü gördüm: https://www.reuters.com/article/factcheck-grapheneoxide-vaccine-idUSL1N2OZ14F https://health-desk.org/articles/how-do-we-know-graphene-oxide-isn-t-used-in-covid-19-mrna-vaccines Bu siteler de yalan söylüyor olabilir. Bilemiyoruz! Fakat, iki bilim insanının, böyle iddialarda