Üniversite ortasına kadar evvel ciddi Kemalist idim. "YÖN'cü" idim!
Beni yetiştiren en iyi hocalarım ekseri kemalist idi.Galatasaray Üniversitesi'nde "Atatürkçü Düşünce Kulübü" kurma fikrini ilk ortaya atan ve bu konuda girişimlerde bulunan kişiyim.
Bir "kişi kültü" yaratılması ve gereğinden fazla otoriter eğilimler beni Kemalizm'e karşı çok tepkili hale getirdi.
Fakat asla ilkelerine değil!
Temelde; Atatürk'ün hem kişisel; hem ilkesel pek çok özelliğini savunurum. "tam bağımsızlık"; "özgürlük aşkı"; abartmamak ve yerinde kullanılması şartıyla "devletçilik" ve elbette olmazsa olmaz, Atatürk'ün en büyük başarısı ve mirası olan Cumhuriyetçilik ve hatta "bir ölçüde" laiklik! Laiklik anlayışındaki katılık; belki uygulamadan ileri gelen abartılar ve bir dizi başka olgu yüzünden "Kemalistim" demekten utanır; Kemalizme şiddetle muhalefet eder oldum.
Bunları neden yazma ihtiyacı duydum?
Az önce yine, "Atatürkçü" olduğunu iddia eden bir devletlu eskisi "Atatüüürk" diye başlamış, "Atatüüüürk" diye bitirmiş. Yazdığı çoğu şey de doğru aslında!
Ama, yine kişi kültü; yine muğlak!
Kemalizme hala muhalifim. Fakat benimki söylediğim gibi, ilkesel bazda bir muhalefet. Bu "Atatürk"ü anlayıp savunduğunu iddia eden insanların tümünden her zaman daha fazla Kemalist idim ve hala öyleyim fakat Kemalizm'i savunmanın da bana kalmasını istemiyorum.
Kemalizm'i savunmak istemiyorum; lakin; sığ ve cıvık cıvık bir Atatürk Kültü yerine Kemalizm'in temel ilkelerinin ciddi oturaklı ve bu milletin değerlerini çok incitmeden anlatılması durumunda Kemalist ilkelerin halk kitleleri nezdinde çok daha geniş kabul göreceğini düşünüyor ve durumun çok büyük toplumsal fayda sağlayacağına inanıyorum.
Atatürk'ün kendi istediği ve açıkça söylediği de budur: "Benim kişiliğimi değil fikirlerimi hatırlayın" demiyor mu?
"İdeoloji" sayılamayacak pragmatik bir ilkeler demeti de bırakmış olsa; önemli bir mirastır. Ve faydalanabiliriz!
Fakat kişileri mitolojik kahraman mertebesine çıkartıp ; adeta bir din yaratıp sonra "bunun içini biz nasıl istersek doldururuz" uyanıklığı, işte bugün olan durumlara sebep oluyor!
Kimse aptal değil!
Atatürk'ü bir zümrenin maskesi haline getirmeye çalıştıkça batar, Kemalist ilkeleri yığınların anlayabileceği şekilde düzgün anlatıp halkla bütünleştikçe yükselirsiniz.
Bence, CHP'nin yolu bu olmalıdır.
İlkeler yerine Atatürk'ün adını mitolojik şekillerde anlatıp " bunun içini istediğim gibi doldururum" diye düşünenlerden uzak durun!
Atatürk'ün adını kullanarak bir zümre cemaat cemiyet maskelemeye çalışanların tümü tasfiye edilmeli. Gerçekten ilkelere dayalı; "kanuna tabii" kadrolar öne çıkmalıdır.
Dediğim gibi; Kemalist ilkeler ideoloji sayılmasa da; o kadar boş değil. Türkiye'nin geleceğinde her zaman faydalanmamız gereken kimisi Cumhuriyetçilik gibi temel ve vazgeçilmez; kimi devletçilik gibi pragmatik ve dönemsel ilkelerdir.
İlla CHP olması da gerekmez. Kemalist ilkelerden her parti faydalanmalı ve aslında faydalanır da! Utanır söylemeye siyaseten!
Biraz açmak istiyorum bu Kemalizm konusunu aşağıda. Ara ara tekrar ele alırım:
Dokuz Umde ya da Dokuz İlke Bildirisi; 8 Nisan 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından yayınlanmıştır. Türk devriminin ideolojisini ve özelliğini net bir şekilde ortaya koyan bu belge aynı zamanda 11 Eylül 1923 tarihinde kurulacak olan Halk Fırkasının (Cumhuriyet Halk Partisi) da parti programı olarak nitelenmektedir.
Dokuz Umde Konuları
Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilan edilen ve toplam 9 madden oluşan Dokuz Umde konuları şu şekildedir:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İdare yönetimi doğrudan doğruya, halkın kendi kaderini belirleme esasına dayanır ve ulusun gerçek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında hiçbir kişi ya da güç milletin yazgısına egemen olamaz.
Egemenlik yetkisi, halkın gerçek temsilcisi olan Türkiye Büyük Milet Meclisi’nde bulunduğu için meclisin 1 Kasım 1922 tarihinde Saltanatın kaldırılmasına ilişkin vermiş olduğu karar değiştirilemez ilkedir.
Ülkenin iç güvenliğinin sağlanması en öneli görevlerden bir tanesidir.
Türk mahkemelerinin hızlı bir şekilde adalet dağıtması sağlanacaktır. Düzenlenecek olan yasal mevzuat; milli ihtiyaçlara ve bilimsel hukuk anlayışına uygun olarak yeniden hazırlanacaktır.
Aşar vergisi kaldırılacaktır. Mali kurumlar; çiftçilere, sanayicilere ve ticaretle uğraşan kişilere daha kolay borç verir hale getirilecektir. Ziraat Bankası’nın sermayesi arttırılacak ve çiftçilere daha kolay yardım yapması sağlanacaktır.
Askerlik süresi kısaltılacaktır. Bunun yanında okuma yazma bilenler ile askerde okuma yazma öğrenenlerinin askerlik süreleri de kısaltılacaktır.
Türk ordusundan emekli subayların en iyi şekilde yaşamaları sağlanacaktır. Ülkenin savunulması için sakat kalmış kişilerin, dul ve yetimlerin ve emeklilerin sefaletine meydan verilmeyecektir.
Halkın işlerini daha hızlı yerine getirmek için memurların eksiklikleri giderilecektir.
Harap olan ülkenin hızlı bir şekilde kalkınması ve onarılması için devletçe yapılacak hizmetlerin yanında özel sektör de teşvik edilecektir. Mali, iktisadi ve siyasi bağımsızlığı sağlamak koşuluyla bir barış ortamı yaratılacaktır. Ancak bu koşulları yerine getirmeyen barış antlaşması kabul edilmeyecektir.
Dokuz Umde'de Yer Alan İlkeler
8 Eylül 1923 tarihinde Atatürk tarafından yayınlanan ve yeni kurulacak olan Halk Fırkasının parti programı olma özelliği de taşıyan Dokuz Umde; daha sonra yeniden düzenlenerek altıya indirilmiştir. Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık olarak belirlenen bu ilkeler Cumhuriyet Halk Partisi’nin simgesi olan Altı Ok haline getirilmiştir.
Bu altı ilke, 1935 yılında gerçekleşen Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4. Kurultayında Kemalizm’in ana prensipleri olarak kabul edilmiştir ve bu programla birlikte Kemalizm deyimi ilk kez parti programına dâhil edilmiştir.
Bu ilkeler, 5 Kasım 1937 tarihinde Anayasa'ya "değişmez maddeler" olarak dâhil edilmiştir.
Şimdi sorun kendinize:"9 umde"den bir tekine bile karşı çıkar mısınız?
Atatürk ve TBMM böyle anlatılmalı! Bu bir!
Dokuz Umde Konuları
Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilan edilen ve toplam 9 madden oluşan Dokuz Umde konuları şu şekildedir:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İdare yönetimi doğrudan doğruya, halkın kendi kaderini belirleme esasına dayanır ve ulusun gerçek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında hiçbir kişi ya da güç milletin yazgısına egemen olamaz.
Egemenlik yetkisi, halkın gerçek temsilcisi olan Türkiye Büyük Milet Meclisi’nde bulunduğu için meclisin 1 Kasım 1922 tarihinde Saltanatın kaldırılmasına ilişkin vermiş olduğu karar değiştirilemez ilkedir.
Ülkenin iç güvenliğinin sağlanması en öneli görevlerden bir tanesidir.
Türk mahkemelerinin hızlı bir şekilde adalet dağıtması sağlanacaktır. Düzenlenecek olan yasal mevzuat; milli ihtiyaçlara ve bilimsel hukuk anlayışına uygun olarak yeniden hazırlanacaktır.
Aşar vergisi kaldırılacaktır. Mali kurumlar; çiftçilere, sanayicilere ve ticaretle uğraşan kişilere daha kolay borç verir hale getirilecektir. Ziraat Bankası’nın sermayesi arttırılacak ve çiftçilere daha kolay yardım yapması sağlanacaktır.
Askerlik süresi kısaltılacaktır. Bunun yanında okuma yazma bilenler ile askerde okuma yazma öğrenenlerinin askerlik süreleri de kısaltılacaktır.
Türk ordusundan emekli subayların en iyi şekilde yaşamaları sağlanacaktır. Ülkenin savunulması için sakat kalmış kişilerin, dul ve yetimlerin ve emeklilerin sefaletine meydan verilmeyecektir.
Halkın işlerini daha hızlı yerine getirmek için memurların eksiklikleri giderilecektir.
Harap olan ülkenin hızlı bir şekilde kalkınması ve onarılması için devletçe yapılacak hizmetlerin yanında özel sektör de teşvik edilecektir. Mali, iktisadi ve siyasi bağımsızlığı sağlamak koşuluyla bir barış ortamı yaratılacaktır. Ancak bu koşulları yerine getirmeyen barış antlaşması kabul edilmeyecektir.
Dokuz Umde'de Yer Alan İlkeler
8 Eylül 1923 tarihinde Atatürk tarafından yayınlanan ve yeni kurulacak olan Halk Fırkasının parti programı olma özelliği de taşıyan Dokuz Umde; daha sonra yeniden düzenlenerek altıya indirilmiştir. Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık olarak belirlenen bu ilkeler Cumhuriyet Halk Partisi’nin simgesi olan Altı Ok haline getirilmiştir.
Bu altı ilke, 1935 yılında gerçekleşen Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4. Kurultayında Kemalizm’in ana prensipleri olarak kabul edilmiştir ve bu programla birlikte Kemalizm deyimi ilk kez parti programına dâhil edilmiştir.
Bu ilkeler, 5 Kasım 1937 tarihinde Anayasa'ya "değişmez maddeler" olarak dâhil edilmiştir.
Şimdi sorun kendinize:"9 umde"den bir tekine bile karşı çıkar mısınız?
Atatürk ve TBMM böyle anlatılmalı! Bu bir!
"9 Umde" nasıl oldu da 12 yılda "6 ilke"ye dönüştü?
Bunda Atatürk'ün gerçek payı nedir?
Ve "6 ilke"den hangilerine "kısmi" ya da "rezervli" tepkiliyim?
Örneğin "Halkçılık" aslında o dönemin dünyasının faşizm modasına bir "utangaç selam gönderme" midir?
Bunları da zaman zaman ele alırım.
Yorumlar
Yorum Gönder