Gezi Olayları, 1968 Baharı ve "İçerden esir Fransa ile Türkiye"

Savunma Sanayi'mizdeki gelişmeler göğsümü kabartıyor. Hatırlatmanın tam zamanı:

Türkiye'yi, "aynen" Fransa'nın gelişme çizgisine oturttu global sistem.

Aynen!

Bir yandan teknoloji transfer ediliyor ve havacılık/savunma sanayinde büyük gelişmelere izin veriliyor!

Bir yandan, "ülke içerden teslim alınıyor"!

Aynen De Gaulle Liderliği'ndeki Fransa'ya 1960 sonrasında olanlar oluyor Türkiye'ye!

Fransa'nın 1968 Olayları'nı kimi cahiller "kendiliğinden gelişmiş bir halk hareketi" zanneder. Ki gençliğimde ben de bunlardan biriydim; bu konuda erken yaşta bir iki kitap okuyana kadar. Sonra, rivayete göre "Bir hatta iki uçak dolusu Amerikan Dolarını ABD'ye götürüp altın karşılığını talep eden De Gaulle'e", ABD Başkanı'nın, "Gişe kapandı" yanıtını verdiğini ve De Gaulle'e 50'den fazla suikast girişiminde bulunulmasının yanısıra; birdenbire 1968 olaylarının "kendiliğinden" patlayıvererek De Gaulle'ün bu "ABD Dolarının altın karşılığı" meselesinin peşini bırakmak zorunda kaldığını da öğrenmiştim.

Bunların bir kısmını 2004'de, "İran'ın dolar kumarı ya da papaz kimde" makalemde yazmış, milyonlarca insana ulaştırmıştım.

O yazıda yazamadığım fakat Gezi Olayları'nda ve sonrasında devamlı söylediğim, "Gezi Olayları'nın, aynen 1968 Olayları'nın benzeri olmasıdır".

Bizde sözde iki ağaç , bir park için çıkan olaylar; aynı anda, Latin Amerika'da bir kaç ülkede patladı ve madenler bir gecede el değiştirdi. Şimdi asıl değerleri ortaya çıkıyor nadir elementler vs. konuşuluyor!

Olaylar aynı zamanda, yüzyıllardır devam eden "Alevi İsyanları"nın son halkasıdır!Ayrı konu

Bu ihanetin başını Türkiye'nin sözde en "elit" kesminin çekmiş" olması bir başka trajedi. Ve bunlar benim en yakın dostlarım. Kimse kendisine "ihanetini" hatırlatan, "ihanetini" bilen insanı görmek istemez! Ben onların hain olduğunu biliyorum; onlar da benim bildiğimi biliyor.

Bir başka husus, ki kendisini çok sever takdir ederim; Hakan Fidan Yönetimi'ndeki MİT'in, "Gezi Olayları" sırasında ne yaptığıdır. Benim gözümün önünde olan bu işleri MİT görmüyor muydu?

Gözlerinin önünden bir "ülke kaçırılırken" seyreden bir istihbarat örgütü mü olur?

Aynı soru Emniyet İstihbarat'a da sorulabilir: "Ne kanıt bulabildiniz? Nasıl istihbarat yapıyorsunuz?"

Böylesine geniş çaplı bir "yabancı servis operasyonunda" bula bula 3-5 zanlı mu bulabildiniz?

Neresinden baksan rezillik! Ama utanmazlar ki!

Şimdi birileri çıkıp o beylik "milyonlarca insan; ailesiyle bile oraya giden; beyaz yakalı eğitimli insanlar mı haindi?" sorusunu sorar.

Evet! Haindi!

Anlayabilecek kapasiteleri vardı!

Tümü de bunu içten içe biliyordu; "bir tarafa asker yazıldılar"

Sonrasındaki kariyer gelişimlerini de biliyorum. Teker teker neler yaptıklarını da.

Ve bu noktada, Dışişleri eski bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil'in hatırlatmayı çok sevdiğim iki sözünü hatırlatayım anlayan anlasın:

"CIA zina gibidir, bilirsin ama ispatlayamazsın!"

"CIA'ye çalışırsın; ama çalıştığını ruhun bile duymaz!"

Neyse asıl konuya dönelim:

Fransa dedik. Dikkat edilmesi gereken noktaya dikkat edin tekrar:

Fransa, "içerden esir alınmış" bir ülkedir! Aynen Türkiye gibi!

Bir kez içerden esir alındığında, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 5 Daimi Üyesi'nden biri de olsan dayak yersin!"

Fransa'nın yıllarca önce geliştirdiği meteor füzesinin muadilini ancak bu yıl geliştirebildik!

Fransa'nın nükleer silahı var, bizim yok!

Biz Fransa gibi BM Güv.Kon. Daimi Üyesi de değiliz!

Ve Fransa dayak üstüne dayak yiyor!

Anlatabiliyor muyum derdimi?

Tabii herkes görmek istediğini görür. Artık hakikatle ilgilenen pek kalmadı. Ama ben kendime not düşeyim

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Visual proofs of Hohha Dynamic XOR Encryption Algorithm